Efendimiz (sav); 'Üveys, tâbiînin en hayırlısıdır.” buyurmuştur. Yine kendisi Yemen cihetine döner, 'Bana Yemen tarafından Rahmân'ın kokusu geliyor.' buyururlardı.
Fahr-i Kâinât Muhammed Mustafâ (sav), dünyâdan âhirete irtihâli zamânında, Hz. Ömer (ra) e Hz. Ali'ye (ra) vasiyet buyurdular: 'Hırka-i Saadet e Tâc-ı Şerifi Üveys el-KarânPye götürüp veriniz, tâ ki Üveys ümmetime şefaat etsin.”
Hz. Ömer'le Hz. Ali, Üveys'in köyüne varırlar ve namaz kılarken bulurular. Namazı bitince Hz. Ömer (ra) selâm verdi ve sordu:
- Adın nedir?
- Abdullâh, yâni Allâh’ın kuluyum.
- Hepimiz Abdullâh'ız, Hakk Teâlâ'nın kuluyuz. Annenizin koyduğu isim nedir?
- Üveys.
- Sağ avcunu aç, dediler.
Peygamber Efendimiz'in (sav) haber verdiği ak beni gördüler. Vücûdu da kıllı idi. Rasûlullâh Efendimiz (sav) onu da haber vermişti.
- Tamam, sen Peygamberimizin (sav) haber verdiği Üveys'sin.
Bu Hırka-i Saadet’i ve Tâc-ı Şerif’i alacaksın ve şefaatçi olacaksın.
- Ben bu iki emânete lâyık değilim, siz bana duâ ediniz, dedi. Onlar da,
- Hayır, bu Peygamberimiz'in (sav) vasiyetidir, dediler.
Üveys, Hırka-i Şerifi alıp gider. Secdeye kapanır. 'Yâ Rabbil Muhammed Mustafâ (sav) benim vâsıtamla ümmetine şefaat ettirmek istiyor. Şu Hırka-i Şerif ve Tâc-ı Şerif hürmetine Hz. Muhammed ümmetini affet!'
Hâtiften nidâ gelir: 'Yâ Üveys! Seni sana bağışladık.”
'Hayır Yâ Rabbı! Ben kendi nefsimi istemem, Ummet-i Muhammed yanmasın,' diyerek secdeye kapanır.